7 Temmuz 2015 Salı

Çin’de borsa çöküşü ve ihtimaller

Dünya kapitalizmi 2008 krizi sonrası dönemde merkez ülkelerin politika tepkileri nedeniyle bir süreliğine Çin, Brezilya gibi ülkelerin yüksek büyüme oranlarını deneyimledi. Devasa ekonomisiyle Çin’in performansı kapitalizmin küresel ölçekte yaşadığı depresif eğilimlerin ciddi bir özellik arz etmediği düşüncesini korumak için Dünya Bankası gibi kuruluşlar tarafından kullanıldı. ABD ekonomisindeki 2014 ve 2015’teki zayıf toparlanma sonrasında muhtemel FED faiz arttırımının “yükselen piyasa” olarak adlandırılan ülkelere sermaye girişine darbe vuracağı ve yeni çalkantıları beraberinde getirebileceği daha görünür oldu. Avro Bölgesindeki deflasyona 2012’de ertelenen Yunan borç sorununun yeniden eklenmesiyle daha şimdiden 2015 bir kriz yılı unvanını kazandı. Bütün dikkatler Brüksel’deki görüşmelere ve Syriza’nın referandumda elde ettiği desteği nasıl harcayacağına çevrilmişken, Çin’deki finansal çöküş gündeme gecikmeli olarak yerleşti.


Bu kısa değerlendirmede Çin’de son bir ayda gerçekleşen borsa çöküşü ve yansımalarını ele alacağım. Çöküşün Çin’de uzun vadede gerçekleşmekte olan kapitalistleşme sürecinin bir uzantısı olduğunu söylemek mümkün olsa da esasen son yıllarda devlet şirketlerinin egemenliğindeki borsada oluşan alım spiralinin öneminden söz etmek gerekli. Bir yandan borsanın uluslararası yatırımcılarca tercih edilen bir borsa haline gelmesi için adımlar atılırken öte yandan Komünist Parti yönetimine yakından bağlı şirketlerin hisse senetlerinde 2015’te yaşanan yükseliş hem içeriden alınan bilgilerle yapılan spekülasyonu hem de bütün bu yükselişin Çin’deki parti katmanlarını zenginleştirmesini ima ediyordu. Bu çöküşün üretime vereceği zararın önün geçmekse oldukça zor görünüyor.

7 Temmuz itibarıyla Çin borsasında 1.4 trilyon dolar değerindeki hisselerin işlemi durduruldu. Başka bir deyişle borsadaki şirketlerin dörtte birinin işlemleri askıya alındı. Haziran ortasından beri devam eden düşüşün geride kalmış olabileceği ve hisse satın almaktan ekonomiye para pompalamaya kadar çeşitli müdahale seçeneklerinin çöküşün büyümesini engelleme ihtimalinden bahsedilse de çok büyük bir çöküşten bahsediyoruz. Şangay endeksi 12 Haziran’dan bu yana % 26,9 değer kayberken Shenzen’de oran % 35’i buldu. 3 Haziran sonradında Chinext’teki düşüş oranı da % 37,4 olarak kaydedildi. Yanda bulunan ve money.cnn.com’dan aldığım grafikte görüldüğü üzere yaşanan bir balonun patlamasından ibaret görünüyor, ancak bunun yansımaları oldukça ağır olacak.

Alınan önlemler ve yakın gelecek

Çin yönetimi bu çöküş karşısında çeşitli önlemler aldı. 27 Haziran’da merkez bankası faiz oranlarını düşürerek, bankaların daha fazla kredi vermesinin önünü açtı. Aynı zamanda spekülatif hareketlerin mercek altına alındığı açıklandı. Halka arz operasyonları iptal edildi ve 4 Temmuz’da 21 aracı firmanın oluşturduğu 19,4 milyar dolarlık bir fonun hisse senetlerini satın almasına onay verildi. Aracı kuruluşlara parasal destek sağlanacağı açıklandı ve ülkenin resmi rezerv dışındaki birikimlerini simgeleyen bağımsız varlık fonu (sovereign wealth fund) aracılığıyla hisse senedi alımına başlandı. Bütün bu önlemler şimdilik çöküşü engellemekte yetersiz kaldı, bu satırlar yazılırken borsanın işlemlerine topyekun ara vermesi ciddi bir olasılık olarak konuşuluyor.

Finansal piyasalarda oluşan oynaklıklar, Çin’de borsayı ve şirketleri kurtarmaya girişmiş bir hükümet görüntüsü veriyor. Her ne kadar bu oynaklık finansa içkin istikrarsızlığa bir örnek teşkil etse de aynı zamanda Çin ekonomisinde gelecekte elde edilecek artı değer oranları ve birikim temposuna dair beklentilerin de kısmen çarpıtılmış bir resmini sunuyor. Üstelik borsa çöküşü sonunda aracı firmalara ve yatırımcılara fon sağlayan bankaların krize girmesi ve bunun uzantısı olarak Çin’de ekonomik durgunluk ve birikim temposunda düşüş ihtimali her geçen saatte güç kazanıyor. Bu olasılığı zayıflatan tek unsur ÇKP'nin çabalarına karşın borsanın işlem büyüklüğü Çin ekonomisine oranla sınırlı bir borsa olması. Ancak bu haliyle dahi, son bir aylık çöküş başka birçok gelişmenin yanısıra Dünya ekonomisindeki depresif eğilimlerin güçlenmesi anlamına geliyor.